28 Mayıs 2017 Pazar

Medici Ailesi

Çok eski zamanlardan beri müze gezmeye bayılırım. Evden tek başıma çıkıp, Damlacık Yokuşundan sallanıp Arkeoloji Müzesini ve Etnografya Müzesini defalarca gezmişliğim vardır. Tarih dersi ile aram pek olmadı ama tarihten kalanları, korunanları hep sevmişimdir, hep ilgimi çekmiştir. Eski evler de keza öyle.
Hal böyle olunca, Pisa'da 3 ay yaşama fırsatı elimize geçmişken tarihin bu kadar muhafaza edildiği bir ülkede, yürüme mesafesinde yolumun üstündeki onlarca müzeyi gezmesem olmazdı.
Tek tek hepsine bloğumda yer vermek istiyorum ama buna içlerinde en çok etkilendiğim Museo Nazionale di Palazzo Reale ile başlamak istiyorum. Arno Nehri kenarına inşa edilmiş, dışı mütevazi ama için ihtişamlı bu yapı, Floransa'nın önde gelen zengin ailelerinden Mediciler tarafından inşa edilmiş ve bir dönem yazlık saray olarak kullanılmıştır.
Kökenleri 12. yüzyılın sonlarına kadar uzanan Medici Ailesi geçimlerini bankacılık ve ticaret ile sağlamışlar. Şehrin diğer zenginlerinin aksine, politikada sol bir tutum takınarak geçim darlığı olanlara destek verir şekilde davranmışlardır. Servetlerinin çok önemli bir bölümünü hayır işlerine harcamışlar; sanat ve edebiyata da büyük destek vermişlerdir. Ayrıca Floransa  bugün bu kadar sanat yönünden zengin olmasını da Medici Ailesine borçludur. Çünkü ailenin son mensuplarından Anna Maria Luisa ailenin yüzlerce yıl boyunca biriktirdiği,  sahip olduğu sanat eserlerinin bir tanesinin bile Floransa dışına çıkmasını yasaklamıştır.
Medici Ailesi, Michelangelo ve Leonardo da Vinci gibi ünlü ressamları koruması altına almış, saraylarında yaşamalarına izin vererek onlara atölye imkanı sunmuş ve sanat üretmelerine olanak tanımıştır.
İtalyanca dilini kullandığı için her zaman Dante'den övgüyle bahsetmiş, Platon'un eserlerini Yunanca'dan Latince'ye çevirtmişlerdir. Homeros'un tüm eserlerinin ise yazılı hale getirilmesine öncülük etmişlerdir.
Bu bilgilerin pek çoğu bana verilen broşürde yazıyordu eminim ama İtalyanca olduğu için hiç bir şey anlayamadım elbette.. Fakat sarayın görkeminden çok etkilendim ve bu kadar güzel tabloları, tabloları yapan ressamlara ilham veren ailenin kim olduğunu çok araştırdım. Yukarıdaki bilgilere ulaştım.
Ayrıca müze görevlileri bugüne kadar gördüğüm en sıcakkanlı ve yardımsever görevlilerdi. Palazzo Blu'daki suratsız ve küstah kadından dolayı çok istediğim bir sergiyi gezemedim ne yazık ki.. Ama bunlar yanımda küçük çocuk olduğu için müze giriş ücretini almaya bile çekindiler ve çok yardımcı oldular.
Aile bir de yapım şirketine ilham olmuş olacak ki, bir de dizi yapmışlar: Medici: Masters of Florence
Sarayın mimarisinden de biraz bahsetmek istiyorum orta çağ yapılarının hemen hemen hepsinde olduğu gibi yüksek tavanlı bir bina, iki kata ayrılmış. Sizi devasa, iki kanatlı oymalı bir kapı karşılıyor. Binanın içine girdikten sonra sağ taraftan avluya çıkılıyor ve her an gösterişli düşesleri baloya götürmeye hazır gibi duran heybetli bir at arabası orada hazır konumda bekliyor. Sol tarafa yöneldiğinizde iç içe geçmiş odalar ve merdivenler var alt kattaki odaların, evin yardımcıları için hazırlanmış olduğunu düşünüyorum, ya da mutfak kiler gibi kullanım amaçları olabilir. Çünkü üst kattakilere nazaran daha gösterişsiz, küçük ve basıklar. Üst kata çıktığınızda ise binanın doğu tarafına bakan tüm salonları Arno Nehri ile göz göze, diz dize adeta!!! Her bir salon özenle seçilmiş, uyumlu mobilyalar, dore işlemeli kanepeler, devasa saatler, sırrı dökülmüş yüksek, oymalı aynalarla dolu. Dönem kadınlarının giydikleri kıyafetleri de sergilemeyi ihmal etmemişler.
Her salonda, diğer salona açılan bir kapı mevcut ve her yeni salona girdiğinizde tuhaf bir ürperti ile karışık tablolardan sizi izleyen onlarca çift göz eşliğinde dolaşıyorsunuz. Tablolar ailenin mensuplarına ait. Bebeklerinden, din adamlarına, şövalyelerinden, gösterişli dolgun kadınlarına kadar sanıyorum ki tüm soy ağacının yağlı boya portreleri duvarlarda asılıydı.
En çok keyif aldığım şey ise, ülkemizdeki güvensizliğin aksine,  mobilyaların önüne kırmızı kadifeden şerit gererek dokunmayı engellememişler. Yüzlerce yıl önce şehrin aileleri tarafından kullanılan koltuklara, kim bilir hangi davetlere, tartışmalara, kutlamalara tanıklık etmiş olan yemek masasına, akreple yelkovanın acaba hangi buluşmalar için koşturduğu ahşap saatlere, kadınların güzelliklerini izlerken, belki kendi kendine konuşup gözyaşı dökerken baktığı aynalara, şamdanlara,  hepsine usulca dokundum. Bu his inanılmazdı. Tekrar yaşamayı çok ama çok isterim.
Daha bir bu kadar yazarım ama biraz da fotoğraflar konuşsun istiyorum ve sizi Medici Ailesi ile baş başa bırakıyorum :) iyi seyirler.






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

© Sağanak Yağışlı Blog Template designed by Juvmom - Sesukamu